27 Ekim 2007 Cumartesi

Bir Tutam Kültür Ve Türkler

Bayramın ikinci günüydü sanırım ve haber kanallarının birinde, benimde fikirlerine çok değer verdiğim bir entelektüelimiz röportajda.Türklerin müzeleri nasıl gezdiğini anlatırken, halkımızın müzeleri kedi gibi gezdiğinden, hiçbir şey anlamadan tüm tarihi eserlerin önünden hızlıca geçtiğinden dem vurmuştu.Bir diğer çarpıcı tespitide, yabancılara uyguladığımız müze bileti fiyatıyla ilgiliydi.Bilet fiyatıyla sadece dondurma alındığını ve bunun Avrupa normlarına göre çok komik olduğunu söylemişti.Londra'dayken her haftasonu sırtımda çantam -nerde müze orada ben- anlayışıyla bayağı yol katetmiştim.Hatta bir keresinde National Gallery'de ilkokul talebelerinin grubuna katılmış ve bir saat boyunca bir tablonun önünde, profosyonel rehber eşiliğinde o tablonun hikayesini dinlemiştim.Tablo Fransız-İngiliz savaşını resmediyordu ve resimdeki her ince noktayı rehber en ince ayrıntısına kadar küçük çocuklara anlatıyordu.Oysa Türkiye'deki ilk müze ziyaretim onüç yaşında olmuştu ve sadece müzedeki eserleri seyrederek gezmiştim.Türkiye'de neden müze gezerken sıkılırız da yurtdışında zevk alırız.Muhtemel sebeblerden biri de müzeye gittiğimizde sadece hayret nidaları ile eserlere bakışımızdır.Ağzımızdan çıkan klasik cümle ''abi nasıl yapmışlar ya'' dır.Üniversite yıllarında üç nesildir İstanbul'da yaşayan bazı arkadaşlarıma tarihi yarımadadan müze, cami veya tarihi bir eser sorduğumda yüzlerindeki ifadeyi görmeliydiniz.Sanki ben onlara binlerce km ötedeki İnka medeniyetini soruyorum.Sorduğum sorulara bu kadar uzaktılar.Halbuki bunun parayla pulla alakası yoktu.Hatta, bedava her hafta pazartesi günleri tarihi mekanları gezdirme turları vardı büyükşehir belediyesinin.

Hiç yorum yok: