2 Aralık 2007 Pazar
Çocuk çığlıkları
Hüzünlüyüm şu sıralar,özellikle hafta sonları. Sokak aralarına bakıyorum, ama yoklar...Nerede bu çocuklar. Hani şu komşuları rahatsız eden, cam kıran, erik bahçelerine dalan, beraber takım kurup saatler süren mahalle maçları yapan çocuklar.Annelerinin camdan '' hadi yemek hazır'' diye çağırmalarına rağmen oyunu tercih eden çocuklar...Artık terkettiler bizleri ve sokakları.Şimdi muhtemelen playstation veya bilgisayar karşısında oyun oynamakla meşguldürler.Alt kattaki ve karşı binada oturan yaşıtlarını tanımadan dünyanın öbür ucunda tanımadığı bir kişiyle sözümona arkadaşlık yapıp bir şeyler paylaşıyorlar.Kendi çocukluğumu düşünüyorum hüzünle.Küçük bir kasaba -taş çatlasın nüfusu elli bin-, evimiz sahile çok yakın.Yine evden gizlice kaçılmış bir sabah, saat sabahın sekizi mahalleden arkadaşlarla takım kurmakla meşgulüz.Tabi annemler endişesiz kiminle arkadaşlık yapıyorum diye.Çünkü tüm arkadaşlarımın aileleriyle, yaklaşık elli yıldır aynı mahallede oturuyoruz.Saatler süren iddialı maçın sonunda hararetliyiz hepimiz, bakkal Tamer Amca'dan aldığımız gazozlar bile kesmiyor hareretimizi.Ne yapsak ne yapsak diye düşünürken, harika bir teklif geliyor. ''Denize gdidelim'' (Denize gitmek kavramı metropol çocuğu için belki sadece babası ve annesinin yılda bir kere zorla alabildikleri ve suni bir şekilde otel plajında kumdan kaleler yapmaktır.)Ama bizim için on dakikak sonra deniz kenarına inip mahallece denizde gönlünce eğlenmektir.Tabi bu arada denize giderken yoldaki meyve ağaçlarından yemekte cabası.Hiç yemesemde suyun derinliklerinden midye çıkartıp arkadaşlarıma vermek ve pişirilmesini seyretmek.Bu arada güneşten yanarsam akşam babamdan yiyeceğim azarı düşünüp fazla yanmamanın yollarını arıyorum.Baktık ki deniz de sarmadı hemen sandal kiralayıp özgürlüğün tadını çıkarıyoruz.Mevsimlerin değişmesini meyve bahçelerinden anlayabilmek herhalde dünyadaki en büyük mutluluklardan biridir.Yaz gelince topluca camiye kurana gitmek ve orada akla hayale gelmedik yaramazlık yapıp hocadan ceza almaktır çocukluk.Yazları hayta hayta gezmeyelim diye babanın dükkanında çıraklık yapmakvedükkanda megafondan çay söylemek tüm esnafın seni tanıması ve senin kendini değerli hissetmendir.Bu duyguları tekrar yaşatmak zor olsa gerek hatta imkansız.Ben çocuk çığlıklarının sokakları inlettiği, maç yaptıkları, annelerinin camdan yemeğe çağırdıkları onların gitmediği sokakları geri istiyorum.Ben mahalle yaşamını geri istiyorum.Her yerin apartman olmadığı veya gettolaşmanın olmadığı yine hastalanınca komşularımın yemek getirdiği çarşıya gidene kadar selam vermekten yorulduğum bir yaşam hayal ediyorum.Belki bir gün çocukluğum geri gelir ne dersiniz?
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Bu yazıyı okuyunca bende ;
Sonu daima kavga ile biten aşağı mahalle - yukarı mahalle maçlarını ,kanka yada kanki demediğimiz kankardeşlerimizi , tek bir tanesi ile ilkokulu bitirdiğimiz siyah önlüğü , tommiksi , teksası , zagoru , arkadaşlarla hepimizin birer manitası olmasını ama manitaların bundan haberi olmamasını ,çeşmeden doldurduğumuz ateş gibi suyu ''buz gibi soğuk sudan içen '' diye satmamızı , komşudan azar işittiğimizde herhalde vardır bir bildiği demeyi ,gazeteden yapılan kesekağını , telefon ,sms , internet olmadığından hergün yapılan konu komşu ziyaretlerini,çivi , mors , çukur ve tüm misket oyunlarını , en uzağa tükürme yarışmalarını , kendi bahçemizde olduğu halde '' haram tatlı olduğu için '' başka bahçelerden meyve çalmayı özledim ...
Yorum Gönder