23 Mart 2010 Salı

Küsmeyi özlemek...

İnsan dünyanın bir ucunda yaşayınca vatana döndüğünde ilginç sorulara muhatab olabiliyor.En çok sorulan sorulardan birisi de 'En çok neyi özlüyorsun' oluyor.Ve bende o anda cevap vermekte zorlanıyorum.Evet neyi özlüyordum ki binlerce km uzakta iken..
Tabi bu soruyu ailemi ve dostlarımı konunun dışında tutarak cevaplamaya çalışıyorum.Bazen tabiki en anlamsız bir zamanda vatanda iken hiç aklıma gelmeyen bir şeyi özlüyorum.O özleme duygusunu hissedince bu özlemi dahada kesifleştiren o özlediğim şeye en az altı ay sonra kavuşacak olmam.Ve o zaman sabır kavramı ortaya çıkıyor.

Bugün Madagaskara gitmiş bir Türkün duygularını anlattığı bir röportajı dinlerken bir anda o kişinin duygularıma tercüman olduğunu anladım.Evet benim düşünüpte ifade edemediğimi o arkadaş ne güzelde kelimelere dökmüştü.Ben küsmeyi ve naz yapmayı özlüyormuşum.Özellikle yabancı arkadaşlar hariç kendi dilinde görüşebildiğin ve duygularını paylaşabildiğin insan sayısı sadece bir olunca anladım ki ben küsemiyorum ve naz yapamıyorum.O arkadaşa da bu düşüncelerimi açınca onunda bu iki önemli duygunun hasreti olduğunu anladım.Ne büyük nimetmiş naz yapabilmek ve küsebilmek.Hayatım boyunca hiçbir zaman küsmenin ve naz yapmanın çok büyük bir nimet olduğunu düşünememiştim.Eskiden olsa sevdiğime,anneme,arkadaşıma dostuma naz yapar arada şımarmanın dayanılmaz hafifliğini tadardım.Allah bazı duyguları kaybetmeden şükrünü eda etmeyi nasip etsin..

Hiç yorum yok: