Yıl 2002 yer üsküdar.Bediüzzaman Said Nursinin talebelerinden Mustafa Sungur Kuran tefsiri okunurken Cevdet birazda sen oku diyor.Bakışlarım bir an kitabı okuyan zata kayıyor.Aksanı doğulu olduğu çok belirgin olan Cevdet isimli zat kuran tefsirini etkili bir biçimde okuyor.İlk görmem o zamana denk geliyor.Sonradan seneler boyunca değişik platformlarda karşılaşıyoruz.Yüzünden samimiyet ve gülümseme eksik olmuyor.Hayatını Kuran ve İslamiyet yolunda vakfetmiş bir dost olarak tanıyorum.2005 yılına kadar mutat aralıklarla görüşüyoruz.Sonra benim ülkeden ayrı olmam hasebiyle uzun zaman görüşmek nasip olmuyor.Yine bir sabah haber sitelerinden birinde günlük haberleri okurken bir haber gözüme çarpıyor.Haberdeki resim tanıdık geliyor ve ayrıntıyı okuyorum.Haberde Filipinlere Kuran öğretmeye giden bir Türkün soyguncular tarafından şehit edildiğini yazıyor.O an çarpılıyorum.Yutkunuyorum boğazıma bir şey takılı kalıyor ve gözyaşlarıma hakim olamıyorum.Evet şehit olan kişi senelerce hayatını iman ve kuran hizmetine adayan Cevdet olduğunu anlıyorum.İçimi büyük bir hüzün kaplıyor.Tarifi imkansız acı çekiyorum.Üzüntüm bir dostu yitirmek, tek tesellim sonsuzluk alemine adım atması ve bu dünyanın dağdağa ve sıkntısından kurtulması olarak bakıyorum.
Kabrinin Filipinlerde olacağını ve oralara uğrayan müslümanlara mihmandarlık yapacağını düşünerek kalbim ferahlıyor.Zaten bu dünyada heryer bizim için gurbet değilmi diyerek teselli buluyorum.Çinde bir sahabe mezarı gördüğümde bana nasıl moral olduğunu düşünerek aslında kabirle bile İslama nasıl büyük hizmet edildiğini ve yaşayanlara moral olduğunu düşünüyorum.
Cevdet kardeşime binler fatihalar gönderiyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder