8 Mayıs 2010 Cumartesi

Guangzhou havaalanı ve arkadaşım...

Guanzghou havaalanındayım ve beni evime götürecek uçak ertelenmiş durumda, uçağın kalkış saatinin üzerinden 4 saati aşkın bir süre geçmesine rağmen ne zaman kalkacağı konusunda hiçbir bilgim yok.Bilgilendirici herhangi bir anaonsta yapılmıyor.Hafiften yorgunluk emareleri baş gösteriyor.Tam o sırada gözleri hafif çekik günün tabiri ile ‘fashion’ bir tip yanıma oturuyor.Beni arap zannetmiş olmalı ki Arapça halimi hatırımı soruyor.Dilim döndüğünce cevap vermeye çalışıyorum bir anda muhatabım Türkçeye dönüyor.Uygur Türkü çıkıyor.Eli ayağı ve giyimi düzgün birisi Abdulaziz.Havalaalanı arkadaşım meraklı bakışlarla beni soru bombardımanına tutuyor.5 saatlik bir uçak yolculuğu sonucu Guangzhou şehrine tercümanlık yapmaya gelmiş.Türkçesi o kadar saf ve duruki anlamamak imkansız.Nasıl bu kadar iyi diyorum.Kurtlar vadisiyle öğrendim diyor o an gülümsüyorum.Hayatında hiç Kurtlar vadisi seyretmemiş ve o diziden hazzetmeyen birisi olarak dizinin bir faydası olduğunu düşünüyorum.Bana abi diye hitap ediyor.Tam bir Türkiye hayranı.Çin hükümetinin onlara pasaport vermediğinden dem vurarak hedefim çok para kazanıp pasaport almak ve Türkiyeye gitmek diyor.Ama bu sözü söylerken büyük bir azim ve kararlılıkla söylüyor.Hatta hayattaki en büyük gayesinin bu olduğunu gözlerinden okuyorum.Kurtlar vadisini çok sevdiğini ve Uygur olaylarında başbakanımızın çıkışının onları çok mutlu ettiğinden bahsediyor.Önümdeki bilgisayardan Türkiye fotoğrafları görmek istiyor ve gördüğünde gözlerinin içi parlıyor.Abdulazizle tanışmadan önceki ruh halimle tanıştıktan sonraki 180 derece değişiyor.Bazı kavramlar beynimde uçuşuyor.Benim sıradan gördüğüm beklide de umursamadığım şeyler onun için ulaşılmaz gözüken hayat gayeleri.Nimet içinde yüzdüğümü düşünüp şükürsüzlüğüme utanıyorum.Abdulazize Kaşgarlı mahmutu,Yusuf has hacipi soruyorum.Bildiğime inanamıyor mutluluğu gözlerinden okunuyor.Taklamakan çölü dediğimde ise abi benim köyüm işte orada diyor.Vatansızlığın, İslam diyarından uzak olmanın acısını gözlerinden okuyorum.O sırada uçağımızın kalkacağı anonsu geliyor.Büyük bir muhabbetle tokalaşıp ayrılıyoruz.Ben uçağa doğru giderken Abdulaziz gülümseyen ama hüzünlü gözlerle bana el sallıyor.O samimi ve güleç yüzü bir daha göremeyeceğim hüznüyle uçağa biniyorum.

Hiç yorum yok: