Taj Mahal….
Taj Mahal.. Aşk.. Ne kadar da birbirine yakışan kelimeler.Bana eş anlamlıymıs hissi veriyor.Aşk; tehlikeli,zor, hatarlı, sıkıntılı yolun sebebi..Yanma hali,sevdiğinde tefani olma hali..Dünyada aşk deyince ilk akla gelen sonsuz bir aşk yapıtı.Hüzünlü bir aşk hikayesi.Zaten hüzünsüz bir aşk hikayesi var mıydı?Aşkta mutlaka bir ayrılık bir hüzün olmalıydı ki; onun adı aşk olsun.Şah Cihan nasıl yanmıştı Mümtaz Banu Hatun’a acaba? Keşke o anlara gitseydikte Şah Cihan’a bu çağları aşan yapıtı yaptıran aşkın büyüklüğüne tanık olsaydık.İnce ince her bir ayrıntısında ,o aşkın büyüsü katılmış esrarı var.Heyecanlıyım ,hem de çok..Yola çıkalı iki saati aşkın süre oldu.Taj Mahal bende Hindistan’ın kalbi hissi veriyor.Etraf beklediğimden pejmürde halde ve heryer yıkık dökük.Yavaş yavaş Taj Mahal’den bahseden reklamlara rastlamaya başlıyorum.Günlerden cuma, hava çok ağır, insanı yoran bir sıcaklık hakim…Yamuna Nehri’nin karşı kıyısındayız.Etrafı gözlemlerken kendimi Kuzey Afrika’da gibi hissediyorum.Mimaridaki gizem ve zenginlik beni içine çekiyor.Bir an uzaklardan Taj Mahal’i görüyorum.Hayal meyal seçiliyor ama nehrin buharlaşan suyunun arkasında sanki çok değerli mücevher hissine kapılıyorum.Nehrin etrafından dolaşıp, Taj Mahal’in yakınlarına arabamızı parkediyoruz.Ağır sıcak altında Taj Mahal’e yürüyoruz.Etraf tarif edilmeyecek kadar kötü;ama ben aşkın sembolüne odaklanmış durumdayım.Ve o mabed beni kendimden alıp götürüyor;etrafındaki dağdağa ve pejmürdeliği görmüyor ve duymuyorum.Hani kutsal topraklara gidenlere anlatır mısın oraları dediginizde anlatamaz ya, biraz da o duyguya yakın bir sey.Senelerdir resimlerini gördüğüm ve özünde sadece aşk olan bir yer ve onun için gözyaşı ile yoğrulmus bir mekan.O anda kendimi Şah Cihan’ın yanında hissediyorum.Dışarıdan onları seyre dalıyorum.Çocukken hayalim; zaman makinası ile Fatih’in İstanbul’u feth etmeden önceki gecesine gitmek ve o gece onun çadırına misafir olmak ve dualarını görmek ,o ana tanıklık etmekti.Şimdi de aynı duygular içindeyim.Zamanın Bedîsi’nin her daim yaptıgı gibi hayalen o ana gidiyorum.Şah Cihan her daim heyecanlı..Banu Hatun’u görse de görmese de onunla tefani olmus, onu yasıyor.Banu Hatun çölde doğum yaparken vefat ediyor.Cihan Şah tüm cihanın şahı ama elden ne gelir.Rabbim herşeyin geçiciliğini ,asıl sahibin o olduğunu o çöl yalnızlığında Şah Cihan’a öğretiyor.Ben sürüyle rivayetler arasından en güzel olana inanıyorum ve Şah Cihan da sadakai cariye olarak sonsuza kadar devam edecek olan bir eser inşa ettiriyor ve kıyamete kadar o güzel mekanda müminlerin duaları ile Agra senleniyor.İçimde yasadığım duygu yüklü anları kelimelere dökemiyorum.Ayrılırken Banu Hatun’un mutluluğunu ve Şah Cihan’ın gözyaşlarını hayal ediyorum.Gün devriliyor, gün Taj Mahal’in üzerinden nehre hüzünlü düşüyor.Taj Mahal bana dünyayı sevmenin geçiciligini fısıldıyor.Hoşçakal aşkın sembolü diyerek uzaklara dalıyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder