Thailand…
Yeni serüvenimiz Uzakdoğu’nun ‘tatil cenneti’ diye adlandırılan ülkesine olacak.Şangay’dan China East Airlines ile gece 10 gibi Bangkok yolculuğumuz başladı.Uzun uçuşları hep THY ile yaptığımdan aradaki hizmet farkını direk görebiliyorsunuz.Herhalde son zamanda ülkem adına gurur duyabileceğim tek markamızın THY olduğunu düşünüyorum. Tayyib Erdoğan’ın Ortadoğu’daki popülaritesi dışında))))4 saati biraz aşan bir yolculuktan sonra Çin’in soğuk havasından Tayland’ın sıcağına adım atıyorum.Gece saat 1 gibi ama sıcaklığı hissediyorum.Kuzeye uçmam gerekecek fakat uçağıma 6 saat var, nasıl geçirebilirim diye bakarken mescit gözüme çarpıyor.Biraz mescitte dinlenip sabah namazını ifa ettikten sonra biletimi alırım diyerek mescide adım atıyorum.Havaalanları ve yurtdışındaki camilerde(Türkiye’de olsa cami dernek başkanıyla diğer azaları seni bastonla kovalarlar ve zinhar dinden çıkmış derler) alışık olduğum manzara mescitte uyumayınız,yemek yemeyiniz yazısı altında mışıl mışıl uyuyan 3 Taylandlı müslümanın yanında bende uzun oturuyorum.
Derken başka alemlerdeyim… Sabah namazı için kalk borusu çalıyor, mescitteki uyuyanlardan birinin imamlığında namazı ifa ediyoruz.2 saat sürecek yolcukta inmemize 30 dk kala başka bir havaalanına iniyoruz ve uçak temizlenecek diyorlar, apar topar indikten sonra tam çayımızı içerken daha bitirmeden yine sevimli bir servis aracına binip yolculuğumuza başlıyoruz.Yolda yanımda oturan ‘looser’ Amerikalı amcam sıkıcı bir şekilde maceralarını anlatıyor susmak bilmiyor mutluluğu aramak için Uzakdoğu’ya gelmiş ve Pattayada yaşadığını söylüyor.Herkesin sadece tatil için güneye gittiği bir ortamda gerçek Tayland’ı görecek olmaktan ötürü mutluyum.Geldiğim havaalanı çok küçük, bavulumu almamla dışarı çıkmam 10 sn sürüyor. Hava çok güzel, ilk dikkatimi çeken kuşların muhteşem ahenkli ötüşleri ve etraftaki binbir güzellikteki çiçekler ve gözlerinden gülümseme eksik olmayan kasaba insanları.